NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ أَيُّوبَ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
أَصَابَ
الْمُكَاتَبُ
حَدًّا أَوْ
وَرِثَ
مِيرَاثًا
يَرِثُ عَلَى
قَدْرِ مَا
عَتَقَ
مِنْهُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
وُهَيْبٌ
عَنْ أَيُّوبَ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ عَلِيٍّ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَأَرْسَلَهُ
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
وَإِسْمَعِيلُ
عَنْ
أَيُّوبَ
عَنْ عِكْرِمَةَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَجَعَلَهُ
إِسْمَعِيلُ
ابْنُ
عُلَيَّةَ
قَوْلَ
عِكْرِمَةَ
İbn Abbas (r.a) dan;
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Bir mükâteb diyeti
hak ederse veya mirasa vâris olursa, hürriyetini elde ettiği oranda varis
olur."
Ebû Davud şöyle der: Bu
hadisi, Vüheyb, Eyyüb'tan, o îkrime'den, o da Ali vasıtasıyla Rasûlullah'tan
rivayet etmiştir. Hammad h. Zeyd ve İsmail ise, Eyyüb'tan o da Ikrime tarikıyla
Rasûlullah'tan mürsel olarak rivayet etmişlerdir. İsmail h. Uleyye bunu,
İkrime'nin sözü kabul etmiştir.
İzah:
Tirmizî, büyü; Nesâî,
kasâme
Bu babdaki hadisler,
kendisi veya bir yakını öldürülen mükâtet, jçin tahakkuk edecek diyeti, yada
mükâtebin alacağı diyeti söz konusu etmektedirler.
Mükâteb: Sahibi ile,
belirli bir mal karşılığında hürriyetini kazanmak için anlaşma yapan köledir.
Yâni bir köle sahibi ile; anlaştıkları miktarda para veya bir malı, tesbit
ettikleri süre zarfında kazanıp getirmek ve buna mukabil hür olmak konusunda
anlaşır. Şayet o malı getirirse hür olur. Getiremezse köleliği devam eder. İşte
bu anlaşmaya mükâtebe, bu anlaşmayı yapan köleye de mükâteb denilir.
Birinci hadis;
öldürülen bir mükâtebin diyetini tâyin etmektedir. Buna göre mükâteb kazanıp
sahibine ödediği bedel oranında hür, kalan borcu oranında köledir. Meselâ,
anlaştıklarının yarısını ödemiş ve öldürülmüş olursa; hürrün diyetinin yarısı
ile, köle diyetinin yarısı kadar diyet takdir edilir. Anlaştıkları meblağın
üçte birini ödemişse hür diyetinin üçte biri ve köle diyetinin üçte ikisine
müstehak olur. Hadisin delâleti budur. Ancak, Hattâbi'nin dediğine göre
ulemâdan hiç birisi bu hadisin delâleti yolunda bir görüşe sahip olmamıştır.
Fukahâ; Mükâtebin, borçlu olduğu müddetçe köle olduğu konusunda icmâ
etmişlerdir. Fukahâyı bu hükme götüren; "Mükâteb, bir dirhem dahi borcu
olduğu müddetçe köledir" hadisidir.
Hattâbı; eğer hadis
mensuh değilse veya ona muarız ondan daha güçlü başka bir hadis yoksa onunla
hükmetmek gerektiğini söyler.
İkinci hadis de,
mükâtebin varis olması veya bir uzvuna karşı girişilen bir cinayetten dolayı
diyet hak etmesi durumunda alacağı oranı söz konusu etmektedir. Bu da aynen
yukarıdaki mes'elede olduğu gibidir. Yani efendisine ödediği oranda hür, borcu
oranında köledir. Meselâ mükâtebin, hür olan babası ölse ve ondan başka vârisi
olmasa; mükâteb efendisine vereceği malın yarısını vermişse, mirasın yarısını alır.
Yine meselâ mükâtebe bedelinin yansını ödeyen bir mükâtebin bir eli kesilmiş
olsa, bir hürrün yarım diyetinin yansı ile, bir kölenin yarım diyetinin
yarısını alır.
Şüphesiz, mükâtep borcu
kaldığı müddetçe, köle kabul edilirse, bu konularda da köleye ait hükümler
uygulanır.